23 Eylül 2011 Cuma

Cuba Bar

Ne zamandır yazıcam yazıcam diyorum ama yoğunluktan doğru düzgün fırsat bulup yazamıyorum. Bu akşamı bloguma ayıriym bari dedim, yanıma da sıcacık bir kahvemi de almışken hazır.. Bu dingin ve huzurlu ortamı maalesef her zaman yaratamıyorum çünkü:)

Neyse ne diyoduk.. Heh yazıcam yazıcam diyip yazamıyorum diyoduk:) Yazıcam diyorum da ne yazıcam acaba:)

O değil de ben şeyden bahsediym asıl şimdi madem yazasım gelmiş gecenin bi köründe..Bi lokma da kahvemden alıym şöylece..Mmmm! Tamam.

Efendim, yaklaşık 2 hafta önce çok ama pek çok sevdiğim bi yakınım için doğum günü organizasyonu yapmakla uğraştım. Bi de kendisini pek çok sevdiğim için herşeyin kusursuz olmasını isteme durumu vardır ya insanda, işte bende de öyle bi durum oluştu.

Öncesinde mekan araştırıldı, mekanlarla ilgili yorumlara bakıldı vs vs. Tabi konsepti de belirlemek önemli bir etken oluyo bu durumda. Sadece yemek yenilip sohbet mi edilecek, yoksa değişik bi yere gidip önce yemek yenilip ardından eğlenip kurtlar mı dökülcek gibi..

Neyse vakti zamanında bi yerde tesadüf eseri Asmalımescit' te Cuba Bar adında çok güzel bir restauran-bar kıvamında bi yer olduğunu hafızaya atmıştım. Yani videolarının sıkça paylaşıldığı arkadaşın da dediği gibi aslında "beyin bedava atıyoruz hafızaya"..

İşte o hafta tam tamına iki defa Taksim'in yolunu tuttum ben. Bi keresinde o yeri bulup işletmecisiyle görüşmeye gittim, diğerinde ise başka bir alternatif daha çaktı beynime, dur dedim bu da aklımda kalmasın, bi de bununla da bi görüşelim. Her şeyin kusursuz ve mükemmel olmasını istiyoruz ya:)

Sözün özü efendim ben seçimimi arkadaşımın da zevklerini düşünerek Cuba Bar'dan yana kullandım. Hem dedim Kübalı aşçıların yapmış olduğu orjinal Küba yemeklerinden denemiş oluruz, hem de ardından Kübalı kadın sanatçının performansıyla biraz kurtlarımızı dökeriz:)

Yemek olarak etli paella seçtik. Belki bilenler bilir, paella normalde gemici yemeğiymiş, asıl orjinali kabuklu deniz ürünleriyle hazırlananıymış ama benim gibi deniz ürünleriyle pek hoşlaşmayanlar için de etli, tavuklu paella seçenekleri sunuyorlarmış.

Öyle alengirli bir isim gibi görülebilir paella. Ama bizdeki ismi etli pilav denebilir:) Sadece pirinci biraz daha değişik ve tabi kendine özgü bir sosu da var üzerinde. Bi de limon getiriyorlar ki üzerine sıkıp pilavı pardon paellayı daha lezzetli hale getirilsin diye.

Ben kendi adıma söylemem gerekirse pek hoşlaşmadım kendisiyle. Arkadaşım da ilerleyen zamanda alkol alıp midesini kötü yapma tehlikesine karşın etlerinden birazcık aldı, pirinçlerine dokunmadı. Anlıycanız paellamız olduğu gibi çöpe gitti denebilir.

Şimdi herşeyin kusursuz olmasını hedefleyen biri olarak benim için bu hiç de iyi bi şey olmadı. Kendi kendime kızma durumlarına bile girdim denebilir. Hay kızım dedim, senin seçicen yere ben biiiiiiiiiiiiiiiip, iskenderin suyu mu çıktı allasen. Al götür çocuğu bi kebapçıya, ağzına kadar da doyun ya, tutturdun paella paella diye de sanki ananın karnından paella yiyerek doğdun paella senin neyine..Neler demedim ki. Daha çok şey söyledim de yazamıyorum hepsini buraya..

Sonra efendim. Sonra herşey değişti.. Sonra birden latin ezgileri çalmaya başladı, insanlar birer ikişer kalkıp oynamaya başladılar. Oynama dediysek çiftetelliden bahsetmiyoruz tabi:) Bildiğin salsa yapıyo insanlar. Adam kadını bi atıyo kadın 20 defa kendi ekseni etrafında dönüyo sonra kadını kendine çekiyo tekrar atıyo falan.


Böyle garip bi dans.Normalde ben sevmem öyle salsa falan. Tango dersen ama akan sular durur ya neyse.

Birden aldığımız alkolün etkisiyle midir nedir, salsayı sevesim tuttu. Karşımdaki arkadaş da saolsun o gazı verince bana bi de kolumdan sahneye çekince dur hop olmaz rezil olcaz bilmiyoruz ki derken kendimi hooop sahnede buldum:)

Anaaam..Gören sanki kırk yıllık salsacı sanır beni de. .Bi oynuyorum ki sormayın hele. Kalçayı kıvırtmayı geçtim dönüyorum hopluyorum zıplıyorum zaten 2 tane 33 lük içince kafa güzel dünya güzel olurum normalde varın gerisini siz düşünün:) Başta o kadar güzel oynayan insanları görünce utandım tabi ama sonrasında amaaaan beee bi daha nerde görcem bu insanları, bu da Turkish Salsa dedim kendi kendime içimden geldiği gibi de dans ettim. Ne de iyi etmişim be. Valla..

Sonrasında O muhteşem sesli Kübalı zenci kadın da sahneye çıkınca zaten eğlence tavan yapmış durumdaydı.

Ne güzel bi geceydi bee..Valla..

Yani olayı şu şekilde özetlemek gerekirse de belki de hayatımda gerçekten eğlendiğim sayılı günlerden biriydi Cuba Bar' a gittiğimiz gün:) Eğer gidecekseniz de lütfen paella yemeyin, ya yemeğinizi dışarıdan bir yerden yiyip gelin, ya da başka bir yiyecek tercih edin derim ben:) Ama kesinlikle ve kesinlikle eğlence için tavsiye edebilirim:)


İ.

3 Eylül 2011 Cumartesi

20' lik Yaş Diş Dramı


Öncelikle belirmek isterim ki bu yazı yaklaşık 25 yaşına merdiven dayamış genç bir bayanın 20 lik yaş dişlerinin çıkma mücadelesini anlatan buramburam acı kokan bi blog yazısıdır!

Ya böyle bi acı yok arkadaş. Vallahi yok, billahi yok. Yani şunun gibi bişey işte diyip benzetebilcem bişey de yok.


Böyle derinlerden derinlerden geliyo kendileri, sinsi sinsi hain hain.. bi hafta çıkar gibi yapıp acısını bana veriyo, sonrasında yine aynı sinsilikle acısını da alıp uzaklaşıyo. Sonrasında bikaç hafta geçiyo, yine aynı sinsilikle çıkar gidi yapıyo acısıyla beraber, yine aynı şekilde uzaklaşıveriyo en dibi yaramadan.


Bu esnada zaten acıya ağrıya bağışıklık sağlamış oluyo bünyemiz. Buna diycemiz yok tabi. Hatta artık çıksa da o da kurtulsa biz de kurtulsak moduna giriyoruz.

Amma velakin sonuncu çıkma çabası, yani bayram arifesinden bu yana çekmekte olduğum bi başka. Hani çıkacak yer acıyacak tabi onu kabullendik zaten de gözüme kadar ağrı tutuyo arkadaş..var mı böyle bişey yaa.. Aynı Türk filminden bi replik gibi..

" Vecihi geliyo...Bu sefer başka türlü geliyo.. Valla ben çağırmadım!!"

Offf..Yanağım manağım dalağım böbreğim heryer şişmiş durumda. Ağrıyı acıyı geçtik hani onların bizi olgunlaştırdığına inanıp biraz olsun rahatlamak istiyoruz da hayatsal fonksiyonlarımızı yerine getirebilsek ona da şükretcez tabi. Kaç gündür yemek yiyemiyorum doğru düzgün. Çorbalar yapılıyo, içine ekmekler doğranıyo, yumuşak yumuşak böyle acımasın etmesin hesabına ama yok yani.. Naapcamı da bilmiyorum. Bi formülü olduğunu da sanmıyorum.

Sanki o çıkmadan önce yemek yeme kalitemde bi sorun bi eksiklik varmış gibi bi de çıkıveriyo kafasına estiği gibi. Bıcırık bi dişin yaptığına bakar mısınız hele?

Her zamanki gibi " Geldiği gibi gider." diye düşünüyorum ama yok walla. bu sefer kararlı galiba. Ordan çıkmadan gitmiycek anlaşıldı.

Çıksan da artık sen de kurtulsan biz de şekerim!


Offf...


25 Ağustos 2011 Perşembe

İyi Geceler Müziği

Uzun zamandır arıyordum bu müziği..Uzun zamandır dediğim Ali Kırca'yla atv ana haberi izlediğim zamanlardan beri.. Aslında itiraf ediyorum atv ana haber bültenlerini biraz da haberler bitse de o efsanevi müziği yeniden dinlesem diye izliyordum:) 10 saniye için bile olsa yeter bi duyayım diyordum:) Sonrasında tesadüfen bu şaheserin "Tuluyhan Uğurlu" ya ait olduğunu öğrendim ve mutlu oldum.. Aynı zamanda da gurur duydum:)

Bu arada, herkese iyi geceler.. Her nerede yaşanılıyor ve yaşatılıyorsa:)


İ.

19 Ağustos 2011 Cuma

Chocoberry


Eveeet! Şimcik hemen size geçen gün tesadüf eseri yediğim bir dilim pastanın hikayesinden bahsetmek istiyorum.

Daaan diye giriverdim konuya farkındayım amma velakin söz konusu pasta olunca hele ki bu pasta Özsüt'ün düzenlemiş olduğu "Benim Pastam" yarışmasında üçüncülük ödülüne sahip olan "Chocoberry" olunca acaba birincisi nasıl olabilir ki, yok artık demekten kendinizi alamıyorsunuz.

Bi kere şöyle söylemeliyim ki bu bi pasta değil!

Bu; tanrının insanlara bahşettiği mükemmellik, duruluk, lezzet,tat, doku... Böyle böyle bişeyler işte.

Dediğim gibi pastadan sadece 1.. evet yanlış okumuyorsunuz.. Sadece 1 lokma yemeniz onun büyüsüne kapılmanıza yetiyor da artıyor bile. Sonrasında pastanın şeklini şemalini aklınızda tutuyorsunuz ki ertesi gün Özsüt' e "O" pastayı yemeye gittiğinizde direk pastayı tanıyıp "Eveeet!! İşte buydu! 1 dilim..Hayır hayır 2 dilim olsun. Acaba 1 dilim de paket mi yaptırsak evde yesek. " moduna giriyorsunuz. Sonrası mı?


Efendim, sonrası ilk lokmayı ağza atmayla başlayan ve her atılan lokmayla beraber katlanarak artan bir mutluluk ve bitmeye yakın "Ama bu bitiyo yaaaa.." diyerek bünyede yarattığı tuhaf hüzün, sonrası hınkhınk sümükleri çekerek ağlama vs. diye devam eden duygu karmaşası.

Daha da sonrasında tabi duruma adapte olunup " E napalım artık.Her güzel şeyin bir sonu vardır." felsefesi benimsenerek eve gelinerek pastayla ilgili derin bir araştırmaya giriliyor. Bunun için "google" çok iyi bir yardımcı tabi, hakkını yememek lazım:)

Pastanın ismini aynen bu şekilde yazınca zaten bir dolu fotoğraf, bilgi vs. falan elde ediliyor. Bir de görülüyor ki meğersem bu pasta ödül almış bir pastaymış. Detay için lütfen tık:)

İşte daha da sonrasında böyle herkese ballandıra ballandıra anlatmalar, "gördünüz mü bayıldığım pasta zaten ödül almış işte ben bu kadar zevkli bi damak tadına sahibim, bu işten anlıyorum ben yaa, işte ben buyum abi" gibi ukala ukala paylaşımlar, sadece bir dilim pasta için yazılar şiirler şarkılar yazmalar falan:)

Neyse efem, sözün özü; eğer ki böyle böğürtlen, bitter çikolata, fildişi çikolatayı beraber seviyorsanız kesinlikle ama kesinlikle bunu denemelisiniz:) Baksanıza fotoğrafına.. Mmm..mm!! Canım çektii..



Dip Notu: Bu kadar Özsütözsütözsüt.. dedik reklam yaptık ama kesinlikle ama kesinlikle en ufak bir bağlantım yoktur. Sadece güzellik olsun, paylaşım olsun, tatlı yiyelim tatlı konuşalım derdindeyim. Kamuoyuna duyurulur!:)

Saygılarımla,
İlu.

İ

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Loreena...


Bugün bi "arkadaş" sayesinde uzunca bi zamandır çok ama pek çok sevdiğim dahiyane müzisyen Loreena McKennit dinlemediğimi, dahası ruhumun buna çok fazla ihtiyaç duyduğunu farkettim:) Eve geldiğimde de ruhumun ihtiyacını karşıladım ve de karşılamaya devam ediyorum:)

Fazla söze gerek yok. Ekşi yazarlarının bu Loreena teyzemizle ilgili söylediklerinden biraz alıntı yapalım bakalım;)

“Onun müziklerini ve sesini dinlerken keltlerin ya da orta dünya`nın yemyeşil ovalarında, rüzgârlı doruklarında dolaştığınız hissine kapılırsınız.Sanki bir masal diyârında, kanatlı atların sırtında seyri âlem yapıyormuş gibi olursunuz.Kimi zaman yorgun savaşçıların destanlarına, kimi zaman aşkı uğruna ölen shalott`un leydisinin yürek sancılarına kulak verirsiniz. İstanbul`un kapılarından süzülür, kervansaraylardan gelip geçen seyyahlardan biri olursunuz. Dünü, bugünü, yarını aynı anda düşündürten dinlenesi müziklerin ve sesin sahibidir o.”

“Yağmurdan sonra toprak kokusudur loreena Sevgilinizin gözlerinin içindeki parıltıdır Yeni doğmuş çocuğunuzun ilk nefes alışıdır An'ı durdurmaktır loreena “

“Uykuyu anlamlı kılan dinginliğin büyüleyici sesi... Öylesine bir sestir ki bahse konu olan ses insanı alıp götürür bir yerlere. Duruluk ve huzurla derin düşlere dalıp karakalem resimler çizmeye koyulursunuz bilirsiniz ki manidardır olup bitenler,huzur ve kalitenin adresidir o.Çikolata kaplı hüzünlerimin dansıdır loreena. Bilirim ki tebessüm yakınımdadır.”

“büyülü, inanılmaz tatlı bi sesi olan ve çok güzel arp çalan sanatcı.yoğun stres altındaki bünyeyi bile yumuşak sesiyle kulak memesi kıvamına getirebilen varlık.bir kutluluk var yahu sesinde.”

“kendi besteledigi yari ruhani, açik renkli ezgilerini kanatlarini açarak mirildayan bir kelt ozanesi. serde bu hanim teyzenin evladi olup kirlarda bostanlarda bermuda sortla saklambaç oynamak, düsüp dizleri yaralamak vardir. gelsin dayasin tendürdiyotu, basimi oksasin, zil çalip "hadi çocuklar yemek hazir" desin. kosa kosa gidelim sebze yiyelim. ardindan ahsap cumbali konakta sazlar çalinsin, türküler söylensin. muhabbet hiç bitmesin, gönüller hep sicak kalsin benim istedigim. gel desen gelirim loreena teyze.”

“küçük bir ilçede bir bakkaldan ekmek gazete vs. alırken bilgisayarda loreenna mc kennitt ın mp3 ünü dinleyen bakkal şemsettin abiyle şans eseri tansmıs birisi olarak,loreena aşmış bir kadındır.beni hüzünlendiren kadındır.çocuklugumdaki çizgi filmlerdeki kanatlı melek figürlerini hatırlatan kadındır.arp çalan kadındır.aşmış bir kadındır. sesi,suyun üzerinde hareket etmeden ilerleyen bir kugunun sudaki süzülüşünü anımsatır. ha şemsettin abiye ne mi oldu.her hafta sonu akşam üstü şehir merkezini görebilecegimiz bir tepeye çıkıp güneşin batışını izliyoruz birlikte.ufka bakıp hayatın anlamını sorguluyoruz.yaa.”

Tek cümleyle söylüyorum: Loreena' yı dinleyin, dinletin!!


İ.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

SIKKINLIK BIKKINLIK


Bi de baktım da ben blog yazmayalı, dahası da yazılanları okumayalı 1 seneye geliyo. Abooo!! Neettin muyittin yaw:) Tamam anlarım sıkılabilirsin zaman zaman. Yani dönemsel olarak da 1 sene az bi zaman değil sanki ama sonucunda silkin ve kendine gel ey kadın! Halkın arasına karış, bişeylerden haberdar ol dahası paylaşımcı ol kendi kabuğunda kalma yenile kendini:)

Mesela bu bi sene içinde neettin.Özet g
eç bakalım:)

Öncelikle yüksek lisans ın ders kısmını bitirip tez aşamasına geçtin. Güzelmiş:) Başka neettin? Bi de Erasmus'la 2012 Bahar döneminde "hibeli" bi şekilde Danimarka- Aarhus Universitet' e gitme hakkını kazandın. Uzun araştırmalar sonucu bulduğun dahiyane profesör seni okuluna kabul etti. Bi alkış patlamasını hakettin sanki sen:) Şakşakşak...
Bu arada bulduğun şahsiyet aynı zamanda dünyaca ünlü Max-Planck Institue' de Marine Microbiology bölüm başkanı olduğundan hani olur ya bi gün gelir de "Bak kızım! Senin bu bilimsel dünyaya olan katkın gözlerimi yaşartıyo.Topla pılını ve pırtını kap getir Almanya Bremen'e. Araştırmalarına Max Planck' ta devam et derse ben de ama benim Almancam yok kiiii dememek için Hürriyet gazetesi tarafından 49 kuponla verilen genel Almanca CD lerinden Almanca çalışarak kendimi geliştirmeye uğraşıyorum hatta ve hatta artık kısa cümleler kurabiliyorum bile:) Ich kann nicht gut Deut
sch sprehen, aber ich muss sehr gut lernen!Jaa!:)

Bu arada dikkatten kaçmasın. Yukarıda hibeli yi tırnak içine aldım. Çünkü okulumdan bana hibe bağlandı. Hem de tam tamına aylık 596 avro. Araştırmalarım sonucu konaklamaya 400 avro kadar bi para vericem tahmin edilirse ve bu paranın yüzde 80 ini gitmeden, kalan yüzde 20 sini de geldikten sonra alıcaksam eğer varın gelin hesabını siz yapın efem:) Allah razı olsun 596 avro verenden ne diyim. Sanırım Danimarka' da taş yiycemizi düşünmüş arkadaşlar ya da gecekonduda konaklıycamızı falan:)

Bu arada kedilerden tiksinen, nefret eden bendeniz yaklaşık 8 aydır evimde Maya isminde sevimli mi sevimli, tatlı mı tatlı bi dişi kedi besliyorum. Ona kedi bile diyemiyorum, çünkü sanki bizden biri gibi. O kedi değil Maya:) Hanım kızım
benim o:)

Offf..Ne biliym öyle işte. Bak görüyo musun yine sıkıldım. Sanırım içime anane ruhu kaçmış.Valla sıkıldım. Daha fazla duramam buralarda. Gidiyorum ben. Ama en kısa zamanda yine geri geliciyim:)

Auf Wiedersehen!:)